Muhtemelen kendi kendinize aşağıdaki soruyu soracaksınız: “yaptığımın yasal mı yoksa yasadışı mı olduğunu nereden bileceğim?”

Yolsuzluğun tanımını zorlaştıran şey, “yolsuzluk” olarak kabul edilenin ülkeden ülkeye değişmesidir. Her ne kadar yolsuzluk bütün ülkelerde yasa dışı olsa da, konunun birçok yönü her bir toplumdaki ticaret geleneğine ve kanunun ne ölçüde tanımlandığına ve uygulandığına dayanmaktadır.

Dolayısıyla, yaptığınızın yasal mı yoksa yasadışı mı olduğu sorusunu yanıtlamak çok kolay değildir. Dünyanın her yerindeki şirketler gibi siz de belirsiz mevzuat, kestirilemez uygulama ve çoğu zaman her tür yazılı mevzuattan daha güçlü olan geleneksel ticari uygulamalar gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyorsunuz. Bunlara “gri bölgeler” adını vereceğiz.

Bu gri bölgelerin bazıları aşağıdakilerdir:

Hediyeler veya eğlence

Kültürel farklılıkların farklı yanıtlara yola açtığı durumlara bir örnek: “Hediye rüşvet midir?” Bir iş ortağını yemeğe veya bir seyahate çağırmak, iş yapmanın tamamen yasal ve gerekli bir parçası olabilir. İlişki kurmanın normal bir parçasıdır. Fakat bu yemek veya hediyede orantısız bir cömertliğe gidilmiş mi? Peki, ya zamanlama? – yemekten sonraki gün bir ihale size veriliyor – bunların ikisi birbiriyle bağlantılı gibi görünüyor mu? Kısacası, hediye veya eğlencenin ticari kararı etkiliyor olması halinde durduğunuz nokta sağlam değildir.

Kolaylaştırma ödemeleri

Kolaylaştırma ödemeleri bazı ülkelerde yasadışıyken bazılarında bunlara göz yumulmaktadır ve hatta bazılarında bu uygulama bir gelenektir. Elektrik bağlantınızı daha çabuk yaptırmak için fazladan para ödemeniz gerekiyorsa bu tamamen yasal olabilir. Fakat bu hizmet için “el altından” fazladan ödeme yapmanız gerekiyorsa bu yaptığınız rüşvete girebilir. Bu durumda bile bu tür yasadışı ticari uygulamalar kabul edilebilir olarak görülebilir. Çizgiyi nerede çekeceksiniz?

Menfaat çatışması

Bu alan, büyük uluslararası şirketler ve daha küçük yerel şirketler arasında önemli bir farkı ortaya koymaktadır. Büyük şirketler akrabaları veya arkadaşları, kendileri veya kurumları için haksız avantajlar elde edebilecekleri konumlara getirmekten kaçınırlar – bu durum şirket içinde geçerliyken başka şirketler ve kamuyla ticari ilişkiler söz konusu olunca daha da geçerlidir. Daha küçük şirketlerin farklı bir yaklaşımı bulunmaktadır – herkesin akraba olduğu bir aile şirketi olabilirsiniz ve geniş aileniz ana iş kaynağınız olabilir. Bu, bu durumun geleneksel olduğu bir ülkede sorun teşkil etmeyebilir, fakat büyük bir şirketin tedarik zincirinin bir parçasıysanız veya uluslararası bir markayı temsil ediyorsanız küresel ortağınız menfaat çatışması riskine karşı son derece dikkatli olacaktır.

Yolsuz faaliyetlere girip girmediğinize (veya girmeyi planlayıp planlamadığınıza) karar vermenin basit bir yolu kendi kendinize iki soru sormaktır: 1) Bunu açıkça, ilgili herkese söyleyerek de yapabilir miyim? 2) Bunu yarınki gazetede görmekten memnun olur muyum? Bunlardan herhangi birine yanıtınız “hayır” ise eyleme geçmeden önce bir daha düşünün! 5. Bölümde yüksek riskli konular ve bunlarla nasıl baş edileceği konusunda daha fazla bilgi bulabilirsiniz.