Kolektif eylem, çeşitli menfaat sahipleri arasındaki işbirlikçi ve sürdürülebilir yardımlaşmayı ifade etmektedir. Kolektif eylem, bireysel eylemin etkisini ve güvenilirliğini arttırarak, aynı görüşteki kuruluşlar arasında korunmasız menfaat sahipleri için işbirlikçi bir platform oluşturarak rakipler arasındaki dengeyi de sağlamaktadır. Kolektif eylem, yerel mevzuatı zayıf ülkelerde olası yolsuzlukları önleyebilir, yolsuzlukla mücadele uygulamalarını tamamlayabilir veya geçici olarak bunların yerine geçerek zayıf mevzuatı ve uygulamaları güçlendirebilir.

Yolsuzluğun önlenmesi için menfaat sahiplerinin bir araya gelerek karşılıklı müzakereler sonucunda yolsuzlukla kolektif olarak mücadele edilmesi gerekliliği, sadece yolsuzluk seviyelerinin yüksek olduğu ülkeler için değil, gelişmiş ve yolsuzluk seviyelerinin düşük olduğu ülkeler için de önem taşımaktadır. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International, kısaca “TI”) dünyadaki ülkelerin kamu sektörlerinde algılanan yolsuzluk derecelerine ilişkin her yıl yayınladığı Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde (Corruption Perceptions Index, “Endeks”) Türkiye 2012 yılında 100 puan üzerinden1 49 alarak toplam 176 ülke arasından 54. sırada yer almıştır. Türkiye 2011 yılına ilişkin endekste 42 puan ile 61. sırada, 2010 yılında ise 44 puan ile 56. sırada yer almıştı. Diğer ülkeler ile kıyaslandığında, Türkiye’nin kamu sektöründe algılanan yolsuzluk derecesinin Endeks’te yer alan veriye bakılarak gelişmekte olduğu ve ülkenin rüşvet ve yolsuzlukla mücadele çabalarının güçlendiği düşünülebilecek olsa da, aslında Türkiye ile söz konusu Endeks’in üst sıralarında yer alan diğer ülkeler arasında önemli bir algı farkının bulunduğu, bunun toplumsal olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (“Türk Ceza Kanunu”) düzenlenen adam  öldürme[1] ve hırsızlık[2] suçları gibi suçlara gösterilen tepkinin ülkemizde rüşvet suçu ve yolsuzluk için gösterilemediği düşüncesi ile özleştirilebileceği söylenebilir.[3]


(*) Bu bölüm Av. Gönenç GÜRKAYNAK ve Av. Ç. Olgu KAMA tarafından hazırlanan ve “İstanbul Barosu Dergisi” Eylül – Ekim 2013, Cilt:87, Sayı: 2013/5 yayınında yer alan “Rüşvetle ve Yolsuzlukla Mücadele Ortaklaşa Eylem Yöntemi” makalesinden yararlanılarak hazırlanmış, referans kaynak olarak kullanılabilmesi açısından orijinal yazıdaki dipnotlar muhafaza edilmiştir.

[1] Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde 100 puan en şeffaf seviyeyi, 0 puan ise en yüksek rüşvet seviyesini göstermektedir

Uluslararası alanda yolsuzlukla mücadele alanındaki savaşta kolektif hareket edilebilmesi adına Birleşmiş Milletler (“BM”) 2010 yılında ticari işlemlerde şirketlerin etik uygulamalarının teşvik edilmesi için “Beş Ülkede Yolsuzlukla Mücadele Evrensel Sözleşmesi” (İngilizce deyimiyle, “Global Compact Anti-Corruption Project in Five Countries”) çıkarmıştır. Bu sözleşme şirketlerin stratejik politika inisiyatifine yönelik olup, katılımcı ülkelerde faaliyet gösteren şirketlerin etik uygulamalarını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Proje, Siemens AG tarafından sağlanan maddi destek5 ile ve Brezilya (Ethos Enstitüsü), Mısır (Mısır Kıdemsiz Ticaret Derneği aracılığıyla – “Egyptian Junior Business Association”), Hindistan (Hindistan Evrensel Sözleşme Topluluğu aracılığıyla), Nijerya (Nijeryalı Ekonomik Zirve Grubu aracılığıyla) ve Güney Afrika’dan (Ulusal Ticaret İnisiyatifi aracılığıyla) oluşan beş ülkenin katılımıyla ilerletilmektedir.

OECD’nin “Yolsuzlukla Mücadeleye İlişkin Politika Yazısı ve Prensipleri” (İngilizce deyimiyle, “Policy Paper and Principles on Anti-Corruption”)6 başlıklı yazısına göre, yolsuzlukla mücadele edilmesinde gösterilen çabaların neden kolektif eylemi barındırması gerektiğine dair en az dört gerekçe vardır: (1) yolsuzlukla mücadele çabaları ülkeler tarafından yönlendirilmelidir, (2) yolsuzlukla mücadele çabalarının arz ve talep halindeki taraflar bir arada değerlendirilmeli, dolayısıyla bu savaşta farklı aktörlerin mevcut olması gerekmektedir, (3) yolsuzluk risklerine ilişkin belirtilere yönelik koordineli ve birbiriyle uyumlu cevapların verilmesi gerekmektedir ve (4) OECD Yolsuzlukla Mücadele Konvansiyonu ve Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Antlaşması gibi uluslararası antlaşmaların yürürlüğe girmesi, uygulanması ve uygulamasının denetlenmesi için uyumlu çabanın gösterilmesi gerekmektedir.

Bu unsurlar dikkate alındığında kolektif eylem faaliyetlerinde menfaat sahiplerinin hem yolsuzluk seviyelerinin Şeffaflık Örgütü’nün endeksinde öngörüldüğü şekilde yüksek olan ülkelerde, hem de nispeten daha şeffaf ülkelerde aktif rol oynamalarının öneminin arttığı anlaşılmaktadır. Bunun sonucunda ise, ulusal seviyede yolsuzlukla mücadele çabalarının tekrar canlandırılması ve kamu sektöründe uygun olmayan uygulamalardan doğabilecek hesap verilebilirlik sorunlarının çözülebileceği beklenebilecektir. Yerel yönetim sisteminin geliştirilmesi ve siyasi hesap verilebilirliğin sağlanabilmesi için, kolektif eylemin kamu sektöründeki sorunların çözülmesinde önemli bir role sahip olduğu söylenebilir.

Toplumun her kademesini, devletleri, şirketleri ve özel sektörü genel ve eşit olarak etkileyen yolsuzlukla yalnızca bireysel çaba ile mücadele edilemeyeceği, etik davranış ve etik kültürünün şirket yönetiminde geliştirilmesinin gene yalnızca bireysel çabalar ile gerçekleşemeyeceği ve ticari işlerde şeffaflığın arttırılmasının kolektif bir çabaya dayanarak mümkün olacağı görülmektedir. Kolektif eylem olarak ifade edilen faaliyetler de bu noktada önem kazanmakta, uygulamada yolsuzlukla mücadelede farklı menfaat gruplarıyla kolektif olarak birlikte çalışılarak ve yolsuzluğa karşı birlik olunarak pek çok açıdan konu ile mücadele edilebilmesini sağlamaktadır.


[1] Madde 81, “Kasten Öldürme”, Türk Ceza Kanunu.

[1] Madde 141, “Hırsızlık”, Türk Ceza Kanunu.

[1] Evren Aydoğan, “Türkiye’de Yolsuzluk Algısı Üzerine Notlar”, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu, s.2, http://www.tepav.org.tr/upload/files/1360164631-3.Turkiye___de_Yolsuzluk_Algisi_Uzerine_Notlar.pdf.

[1] Aralık 2009’da uygulanan “Siemens Integrity Initiative” (Siemens Dürüstlük İnisiyatifi).

[1] OECD, Policy Paper and Principles on Anti-Corruption: Setting an Agenda for Collective Action, http://www.oecd.org/dac/governanceanddevelopment/39618679.pdf, s. 16.